Ana içeriğe atla

Yol Gidenindir ... :)





Bu yazıda Fransa’nın Akdeniz kıyılarına, Cote d’Azur’a, yani nam-ı diğer Fransız Riviera’sına gidiyoruz... Yolu Nice, Cannes, St.Tropez, Monaco ve Monte Carlo’ya düşeceklerin göz atması kendi faydalarınadır!


Fransız Rivierası – French Riviera

19ncu yüzyılın başlarından itibaren Avrupa sosyetesinin adresi olmaya başlamış bu bölge aslında bizim Antalya varidir. Zaten bu nedenle Antalya bölgesine yabancıların takdığı isim Turkish Riviera (Türk Rivierası)’dır... adı üzerinde bizimkisi yapılaşma ve eğlence olarak “a la turca” ama olsun.

Bölgenin merkezi Nice olup havalimanı da buradadır. (Havalimanı kodu NCE). Aslında Fransızların cilalayıp-parlatıp dünya turizmine sundukları ve yıllar boyu süren tanıtımlar, uluslararası etkinlikler vb sayesinde cazibe merkezi haline getirdikleri bu bölge güzeldir, hoştur ama öyle hayal edildiği gibi “muhteşem” bir yer de değildir.


Nice


Tipik bir Akdeniz şehri olan Nice bölgenin de en büyük yerleşim yeridir. Nice’in en güzel yeri, pek çok filmde, kartpostalda ve posterde görebileceğiniz “Promenade des Anglais”dir.


(İngilizlerin yürüyüş yolu gibi bir anlama gelmekte) Nerdeyse tüm şehri, İzmir’in “Kordon”u misali denizden ayıran bu geniş cadde ve kaldırım hareketin de olduğu yerdir.


3-5 basamak indiğinizde kendinizi kumsalda bulursunuz ve mevsimindeyseniz kendinizi Akdeniz’in sularına bırakabilirsiniz. Fakat bu keyfi yaşamak isteyenlerin dikkat etmesi gereken bir nokta “beach club”lar. Hemen hemen her yer “beach club” olarak düzenlendiği için şezlong ve şemsiye için Euro saçmak zorunda kalabilirsiniz. Hemen sinirlenmeyin! Meşhuuur Fransız Rivierasından denize giriyorsunuz...hatırlatırım ;) Belediyenin plajları da var elbette ama yer bulmak zor, hadi yer buldunuz rahat etmeniz zor falan filan.


Gezecek yer var mıdır? izafi olarak pek yoktur! Nice caddelerinde turlayabilir, cafelerde keyif çatabilir, kendinizi pek yormadan paşa paşa zamanınızı geçirebilirsiniz. Fakat bizim tatillerde genelde bu olmadığı-olamadığı için başlarsınız program yapmaya. Yarın Cannes’a sonraki gün Monte Carlo’ya gidelim, onu da yapalım şunu da yiyelim, bunu da içelim... Aslına bakarsanız bir “long weekend”, çok çok 4 gün Cote d’Azur bölgesi için yeterlidir.



Cannes

Tatilmiş, gezmekmiş, görmekmiş pek umrunda olmayanlar bile Cannes’ı duymuştur... sağolasın Cannes Film Festivali ve sahilde şöhreti yakalamak uğruna plajlarda gazetecilere çıplak poz veren ablalar. Nice’den çok rahat bir tren yolculuğu ile 30-35dk mesafede olan Cannes özellikle yazın süper piyasa mekanı! Avrupa ve Türk sosyetesinin evleri de genelde burada mesela. Bu nedenle yerli veya yabancı tanıdık bir simaya rastlamanız durumunda şaşırmayın, “cool” olun!


Elbette Cannes (yeri gelmişken okunuşu Kan) bundan ibaret değil... Nice ile kıyaslandığında küçük ama daha kaliteli bir şehir burası. Festivalin de yapıldığı kongre sarayı pek çok uluslararası kongre, toplantı vs ev sahipliği yapmakta. Mesela her sene GSM operatörlerinin kongresi var... hani Turkcell, Telsim ve Avea’nın zaman zaman ödül aldığı.

Monte Carlo



İşte bölgenin en keyifli yeri! İç işlerinde bağımsız, dış işlerinde Fransa’ya bağlı Monaco Prensliği burası. Dünyanın bir kaç kumar şehrinden biri olmasından dolayı gördüğüm en güzel “Casino” burada, şehir içinde gerçekleşen tek Formula 1 burada, 10-12 metrelik teknelere kayık muamelesi yapılan Akdeniz’in en popüler marinası burada, yani var oğlu var. Nasıl ki Cannes bölgede kongrelerden, festivallerden para kazanan şehirse Monte Carlo da eğlenceden (aslında İngilizcesi daha iyi oturuyor “entertainment”) para kazanan şehri.



Casino ve cafeler haricinde Monte Carlo’da gezecek bir yer var! Monaco Prensliğinin Kraliyet Sarayı ziyaretlere açık. Hani şu Prenses Stephanie’nin, Prens Albert’in büyüdüğü, aşkların ve acıların yaşadığı saray. Teleferikimsi bir araçla çıkıp yürüyerek inmenizi tavsiye ederim zira iniş yolunda şehri farklı açılardan görme şansınız oluyor.


Ne Yenir? Ne İçilir?

Akdeniz kıyılarında, Fransa’dasınız... fazla söze gerek yok diye düşünüyorum. Deniz mahsulleri ile aranız iyiyse yaşadınız. Balık, kalamar, midye vb bolca mevcut. Sefood Pasta veya Pizza da yenilebilir. “Provance” bölgesinin baharatlarıyla hazırlanmış et ve tavuk yemekleri de acaip lezzetli benden söylemesi. Sabahları elbette croissant! Ve tabi ki Fransız şarapları kaçmaz. Fiyatlar hiç de ucuz değil. Yazının başında da belirttiğim gibi Cote d’Azur’dasınız, Eurolar havada uçuşacak!

Ne Alınır?

Birçok şey alınır... şarap alınır, “Provance” baharatları alınır, sabun alınır, magnet, t-shirt gibi ıvır zıvır hediyelik alınır, bizim ayarsanız Gallerie La Fayette’den, bütçeniz uygunsa Cannes’da bulunan şık butiklerden birkaç parça üst-baş alınır, yakalarsanız ünlülerden imza alınabilir

Nerede kalınır?


Hesaplı oteller Nice’de...
Cannes'da 1920 lerden beri hizmet veren hotel martinez var 5 yıldızlı ancak ucuk fiyatlar isteniyor.


Ne zaman gidilir? Nasıl gidilir?


Mayıs-Ekim arası uygundur ama planlama aşamasında hava durumunu kontrol edin. Denize girmek sizin için olmazsa olmaz bir olaysa Haziran-Eylül daha mantıklı olacaktır.

THY yazın haftada 5 gün, kışın da haftada 3 gün Nice’e direkt uçmakta. Bunun yanıda, aktarmalı da olsa SWISS ve Alitalia her gün uçmakta. Air France ile gitmeyi tavsiye etmem zira taa Paris’e kadar uçup geri dönmeniz gerkiyor ki bu zaman kaybı. Aynı şekilde KLM ve British Airways de Nice için düşünülmemeli.

Aklınızda Bulunsun...

* 2 gün Nice, 1 gün Cannes, 1 gün Monter Carlo yeterlidir, fazlası gerekli değildir.
* Cannes Film Festivali zamanı gitme deliliği yapmayın, fiyatlar uçuyor
Monte Carlo’da casinolara girişte kıyafet (takım/elbise/kravat) zorunluluğu var,
* Öğlen yemeklerinizi atıştırın, akşam yemeğinde paranıza kıyıp adam gibi yiyin, keyfini çıkarın
* Fransızlara uyuz olabilirsiniz ama dövmeyin ;)
* Genel olarak çok pahalı mekanlarla karşılaşacaksınız, suya-içeceğe büyük rakamlarda eurolar vermek moralinizi bozabilir. Ama unutmayın French Riviera'dasınız.

* Görmediğiniz ve büyük olaslıkla TR de rastlayamacağınız tipte lüks & spor araçlar çoktur. Hatta bir jeep olan hyundai sante fe taxi bile olmuştur :)







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Günümüzde Gelişen Teknolojinin Örgütlerin Yapı ve İşleyişleri Üzerindeki Etkisi

İÇİNDEKİLER 1. Giriş 2. Örgüt Nedir ? 3. Örgüt Yapısı 4. Teknoloji nedir ? 5. Görüşler 5.1 Woodward Araştırması 5.2 Aston Grubu Araştırması 5.3 New Jersey Araştırması 5.4 Tavistock Enstitüsü Çalışmaları 5.5 James Thompson ‘un Temel Teknolojiler Sınıflaması 5.6 Charles Perrow’un Rutin/ Rutin Olmayan İş Sınıflaması 6. Sonuç 7. Kaynaklar 1. Giriş Yeni teknolojiler, günümüzde yeni örgütlerin kurulmasını sağlamakta veya kurulu olan örgütlerin yapılarını değiştirmesinde neden olmaktadır. Ayrıca işletmeler arası rekabetin artmasına da neden olmaktadır. Çalışanların işi yapma şekli değişip, örgüt için daha faydalı duruma gelmişlerdir. Artık örgütlerde çalışanların yapması gereken işler, teknoloji sayesinde daha kısa zamanda ve sıfıra yakın hatayla yapılmaktadır. Örgütlerde yeni teknolojinin kullanılmasının birçok fayda olması yanında problemlere de yol açmaktadır. Önceleri örgüte yeni bir alanda teknolojiyle ilgili bir değişiklik yapıldığında teknik problemler ortaya çıkabiliyordu....

Indiana Jones :Kristal Kafatası Krallığı (2008)

Aslında ben küçüklüğümden ber böyle "Indiana Jones" tarzı filmleri severim... Neden derseniz, bu tür yapımlarda hem tarih bilginizi güncelliyor (göreceli de olsa) hem de ufak tefek aksiyonel yaklaşımlar ile anlık heyecanlar yaşayabiliyorsunuz. Serinin son filmi olan "Indiana Jones :Kristal Kafatası Krallığı " konu olarak aslında bir nevi X-Files tarzında bir yaklaşımda bulunarak mevzuyu irdelemiş... efenim nedir olayı? diye soruları yanıtlamak mümkün ancak spoiler verme kaygısını da güttüğümüzden üstü kapalı, Indiana Jones amcamızın bu sefer uzaylı-ufo-medeniyetler ekseninde macerasını yaşanıdığını ifade edebiliriz. (Gerçi koca film boyunca bi uzaylı kafatasını taşımak ve bunun çeşitli nimetlerinden faydalanmakta nasip oldu amıcaya :D ) Vel hasıl, izlenmesi kolay, akıcı bir kurguya sahip, Harrison Ford abimizin güzel oyunculuğu ile de gayet keyifli bir film olmuş... 7/10

Kabuktaki Hayalet - Ghost in the Shell

Kabuktaki Hayalet - Ghost in the Shell Mamoru Oshii imzalı, 1995 yapımı ünlü animasyon filmi Ghost in the Shell'in live-action uyarlaması olan film 9. birlik özel görev gücünün başında yer alan, özel operasyonlardan sorumlu benzersiz insan-saybörg hibritin hikayesini konu alıyor.  Kendisini en tehlikeli suçluları durdurmaya adamış olan 9. Birlik, tek amacı Hanka Robotic’in siber teknolojideki girişimlerini yok etmek olan bir düşmanla karşı karşıyadır.  Ünlü Kodansha Comics manga dizisinden esinlenilen filmin yazarı ve illüstratörü Masamune Shirow. Filmin oyuncu kadrosunda Scarlett Johannson, Takeshi Kitano, Juliette Binochet, Michael Pitt, Pilou Asbæk, Kaori Momoi yer alıyor. Filmi izlemeden önce trailer'ına bakanlardansanız, benim gibi bu yapım için beklentileriniz yüksek olabilir. Açıkçası ana karakter olarak Scarlett Johansson u da görünce iyice güzel bir film bekliyordum, ancak hayal kırıklığı yaşadığımı üzülerek ifade etmeliyim. Robocop'un daha...